'Vücudun başka organlarından yayılan kanserlerin uğrak noktası; omurga '
Vücudu taşıyan, ayakta tutan ve esnek hareket etmesini sağlayan omurgamızda birçok farklı hastalık meydana gelmektedir. Omurgada ve omurilikte sık görülen tümörleri, Yrd. Doç. Dr. Zafer Orkun Toktaş anlattı.
Omurga tümörlerinin en sık rastlanan iki belirtisi olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Zafer Orkun Toktaş, “En sık görülen bulgu, tümörün omurda yerleştiği bölgeye göre gerçekleşen lokal ağrılardır. İkinci belirti ise omurilik basılarına bağlı fonksiyon kayıplarıdır. Omurilik basılarını hastalar; bir ya da birden çok uzuv güçsüzlüğü veya his kaybı şeklinde hissedebilir.
Omurilik basıları idrar gaita kontrolünde bozulmaya, cinsel fonksiyonların etkilenmesine ve yürüme kaybına yol açabilir” dedi.
“Omurga tümörlerinin en sık sebebi metastaz”
“Omurga tümörlerinin günümüzde en sık sebebi vücudun başka yerinde oluşmuş kanser odaklarıdır” diyen Toktaş, “Kanser hastalarının yaklaşık yüzde 40’ında omurga metastaz oluştuğu tıp literatüründe belirtilmiştir.
Omurga tümörlerinin oluşmasındaki ikinci unsur ise omurganın ve omuriliğin kendi tümörleridir. Bu tümörlere bazen genetik hastalıklar neden olmaktadır, fakat genelde nedeni bilinmeyen tümör tipleridir” diye konuştu.
“Omurga tümörleri tedavi edilmezse felce neden olur “
Omurga tümörlerinin, vücudun ayakta durma, başın ağırlığını taşıma gibi temel fonksiyonlarında bozukluğa yol açabildiğini belirten Toktaş, omurga tümörlerinin neden olduğu diğer rahatsızlıkları şöyle anlattı:
“Boyun omurgasına yerleşmiş bir tümör özellikle kötü huylu bir tümör ise kemiklerde kırılmalara, boyun kemiğinin öne doğru eğilmesine yol açabileceği gibi, sırt kemiklerinde veya bel kemiklerinde oluşan tümörde bu bölgenin kemiklerinde çökmelere, taşıyıcı ana unsurların yer değiştirmesine kemiklerin birbiri üzerine kaymasına vücut duruşunun bozulmasına yol açar.
İkinci önemli sorun ise sıklıkla vurguladığımız omurilik ve sinir dokularına baskı oluşturmasıdır. Birçok olgu omurgada çökme olsun ya da olmasın omurilikte ve sinir dokusunda baskı nedeniyle uzuvlarda veya bazı organ fonksiyonlarında kayıplara uğramaktadır.
Bu kayıpların tedavisi acildir. Hastanın tedaviyi reddettiği durumlarda ya da tanı koyulması geciken durumlarda çoğunlukla bu kısmi felçler kalıcı hale gelmektedir”.
“İyi huylu ve kötü huylu tümörlerin gelişimi ve tedavi yöntemleri farklıdır”
Cerrahi dışı yöntemlerin iyi huylu ve kötü huylu tümörler için farklı olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Zafer Orkun Toktaş, “İyi huylu tümörler çok yavaş büyüyen ve son raddeye kadar bulgu vermeyen kitlelerdir.
İyi huylu tümörler, omurilik içinde, omurilik zarı içinde ya da omurga kemiğinde oluşabilir. İyi huylu tümörler doğru cerrahi tedaviye çok iyi yanıt verirler ve kişiler ömür boyu sağlıklı yaşamını sürdürebilir. Gelişen teknoloji ile beraber cerrahi dışı yöntemler de günümüzde başarı göstermektedir.
Uygun vakalarda, uygun olgularda iyi huylu tümörlerde cerrahisiz işlem bir seçenek olabilir. Bazı tümörler o kadar yavaş büyümektedir ki kişilerin yaşamı boyunca cerrahi müdahale gerektirmeyebilir.
Bir diğer alternatif ise teknolojinin gelişimiyle mümkün olan omurga ve omurilik bölgesine stereotaktik radyocerrahi yöntemleri uygulanabilmektedir. Kötü huylu tümörlerde ise omurganın kendi dokuslarından kaynaklanan tek başına bir tümörse cerrahi dışı yöntemler uygun vakalarda devreye girebilir. Burada kemoterapi, radyoterapi, Stereotaktik Radyocerrahi tercih edilebilir” dedi.
Büyüyen bir tümöre bağlı fonksiyon kaybı riski ile karşılaştırıldığında cerrahi riskinin bugün önemli düzeyde azaldığını söyleyen Toktaş, cerrahi gelişmeler şöyle özetledi; “Bu tümörlerin cerrahisi birçok merkezde oldukça yüksek hassasiyetle ve eskiye göre daha güvenli bir şekilde yapılmaktadır.
Günümüzde ameliyat esnasında nöromonitörizasyon denen yöntemler gelişmiştir. Bu yöntemler sayesinde cerrah ameliyat sırasında omurilik fonksiyonları, sinir fonksiyonları hakkında bilgi sahibi olabilir. Bu da hasta güvenliğini önemli ölçüde arttırıyor” şeklinde konuştu.
“Omurga tümörlerinde kapalı ameliyat tedavileri”
Yrd. Doç. Dr. Zafer Orkun Toktaş, “Hastalığın kapladığı alana göre gereken cilt açılışı değişmektedir. Ancak bazı durumlarda mikro cerrahi yöntemler ile kapalı ameliyat gerçekleştirmek mümkündür.
Hiç kesik olmadan ise perkütan tümör ablasyonu gibi yöntemler kullanılabilir. Perkütan ameliyatının yapılabilmesi için omurilik basısının bulunmaması ve tümörün kemik bölgesi içinde sınırlı olması gerekir. Tümör adedinin sınırlı olması gerekir” ifadelerini kullandı.
“Omurga tümörlerinde erken teşhis önemli”
Omurga tümörlerinde erken teşhisin önemine değinen Dr. Toktaş, “Omurga tümörü ne kadar uzun süredir vücutta bulunuyorsa ve ne kadar hızlı gelişmişse iyileşme süreci o kadar sıkıntılı olur.
Erken teşhis ve tedavi edilmiş omurga tümörlerinde geri dönüş daha kolay ve başarılıdır. Çok ağır omurilik hasarına neden olmuş tümörler ise tamamen ortadan kaldırılsa bile genellikle neden olduğu hasarlar geri döndürülemez. O nedenle erken teşhis ve tedavi burada da çok önemli bir yer tutmaktadır” dedi. İHA
Haber Yazılımı: CM Bilişim